Ne zamandir kafamdaydi bir blog acmak.. Guzel Turkcemi unutmamak, hani icimdeki yazma atesini kozlemekti maksadim.. Araya tembellik girdi, hayat girdi, sonunda actim da bir posttan sonra pifffft....
Son zamanlarda kendime soyledigim "en istikrarli oldugum nokta istikrarsizligim" cumlesini ispat ettim yani...
Ama sonra da HD de yazdigim gunlerdeki heyecani ozledim. Yazmak, okunmak, donup donup yazdigini tekrar okumak, kendini duzeltmek.. Hani cukulatali kek yedikten sonraki duyulan doygunluk hissiydi, o denli tatli...
Bir de su mevzu var ki, ustesinden gelemedim...
Ne blogger i olayim? Hayatimda her sey yarim.. Annelik mi, kariyer mi, makyaj mi, moda mi, kitap, sinema mi? Hepsinden az biraz anliyorum ama hic biri tam olarak beni tanimlamiyor ki... Arada derede kalmisligim, Istanbul'a da, New York / New Jersey'e de 20 seneden sonra tam olarak sigamamisligim da var ki...
Bunlari dusune dusune belki yazmak degil de blog okumak bana gore dedim.... Ve son bir - iki ayimin aksamlarini ( tamam tamam is gunumun bir kismini da) blog pesinde gecirdim...
E gecirdim de ne oldu... Sevgili makjaj bloggerlari, beni orta yas krizine soktunuz ! 35 yasina dek makyaj yapmayan ben 40 imdan sonra boya kupune daldim ciktim. Renk renk farlar, rujlar aldim.. Aksamlari ayna karsisinda surundum durdum.. Pek de iyi oldu, demek ki bloglar terapist etkisi de yapiyormus.. Eh dedim okumak iyi geliyorsa, yazmak da iyi gelmeli..
Ne yazacagima gelince, uzmani oldugum tek konu var o da hayatim....
Bir de altinda dilekler diledigim dut agacim...
Hikayesi belki baska bir gune...
bence yazmaya devam...
ReplyDelete